Akranları Kadına, Okutan Müziğe Aşık
27 Nisan 2010
Bir dönem, fukaralıktan kurtulmak isteyen çocuklar kaçıp İstanbul’a gelir ve sanatçı olmaya çalışırdı. Ağa çocuğu Tuncay Okutan ise aşık olduğu türkülerin peşine takılıp geldi. Okutan, türkü aşkını anlattı.
Tuncay Okutan, türkülere getirdiği kendine özgü yorumuyla genç bir ses. Ali Tekintüre ve Aykut Işıklar seslendirdiği bazı eserlerde Onun sesini Ahmet Kayaya benzetiyor.
Güneydoğuda ayda 5 bin satan GAP isimli dergi, Okutan için bu çocuk gençlere türkü dinletiyor diye haber yapıyor. Biz de bu genç yorumcuyla bir sohbet edelim bunu da sizlerle paylaşalım istedik.
Tuncay Okutanın canlı performansını ilk dinlediğim günden bu yana yaklaşık 6 ay geçti. Çok uzun sayılmasa da türküleri Onun yorumuyla dinlemek bana keyif veriyor.25 Nisan Pazar akşamı 21.00de Kanal Tde program yapmaya başlayacak. Yorumunu dinlemek isteyenlere duyurulur.
Sanat yoluna nasıl girdiğini anlatan Okutan, Benim için sanat büyük bir aşk, büyük bir heyecan. İnsanın neye, ne zaman kime aşık olacağı bilinmez ya
Herkesin bir hikayesi var benim de: ilk okul 3teyken öğretmenimizin kim türkü söyleyecek sorusuna verdiğim cevapla hayatımda yeni bir başlangıç oldu. O gün bugün hemen hemen her gün türkü söylüyorum. 7 yaşındayken telleri kopan, plastik oyuncak bir bağlamayla başladım. Arkasından yaşadığım yörenin müzikle uzaklığı nedeniyle 3-4 yıl kadar bağlama bulamadım. Emanet sazlarla günümü geçirmeye çalışıyordum. 99 yılında ise evden kaçmama neden oldu bu aşk. Öyle bir aşktı ki artık orda yapamayacağımı anladım. Daha iyi bir eğitim için İstanbula gelemeye karar verdim. Onun öncesinde Güneydoğu Anadolu bölgesinde düğünlere gitmeye başlamıştım Dilara adını koyduğumuz grubumla. 13 yaşında ailemden gizlice düğünlere gitmeye başladım. Aslında ailem özellikle de babam sanata sevdalıydı. Ama yörenin bakış açısı çok önemli olduğu için el ne der ki? diye karşı çıktılar, bizim de evden kaçmamıza sebep oldu. Küçücük boyumla elektro sazı elime aldığımda düğünlerde, aslında o sahnede beni görene kadar herkes para toplayan çocuk sanırdı. Sonra sazı elime alınca herkes başıma toplanırdı düğünü bir kenara bırakıp. dedi.
ARKADAŞLARIM BENİ BABAMDAN GİZLEDİ
Ailesinden gizli müzik yaptığını söyleyen Okutan, Gizli ne kalır, yakalanmaz olur muyum? Babam yörenin tanınmışlarından olduğu için düğünlere sık giderdi ve her düğünde adı anılırdı. Ki çoğu zaman arkadaşlarım önüme geçer beni gizlerlerdi babam görmesin diye. Adıyaman yöresinde de şöyle bir adet vardır düğüne gelen orkestra tarafından anons edilir. Babamın adı Mehmet Okutan; Mehmet Okutan hoş geldi sefalar getirdi. Lütfen halayımızın başına alalım gibi. Böyle bir gelenek var bir düşünün babam gelmiş ben anons edeceğim. Bir bakıyorum babam halayın başında veya ortasında derken babam da beni böyle görmüş oldu. Tabi böle bir görmeyle kalmadı fırçalar başladı. bırak oğlum bu düğün işini filan
: Dayak aslında yemedim ama yedim de sayılır. Yedim, yedim.Unutur muyum o dayaklı günleri. Çocuksun o zamanlar. Çocuğun ara sıra dayak yemesi de gerekiyormuş. Aslında babam eğitime çok önem veren biri. Hep mühendis olmamı isterdi. Lise tahsilimi bitirdikten sonra üniversiteye hazırlandım. İnönü Üniversitesi Elektrik Elektronik Bölümünü kazandım. Kaydımı yaptırdım ama 10 gün dayanabildim ve kaçtım okuldan. Üniversiteyi bıraktım. İstanbul serüveni 1999da başladı, burada çok önemli bir isim Cavit Murtazaoğlu ile tanıştım. Cavit Hocayla tanıştığım gün bu işin eğitimini almaya karar verdim. Konservatuar sınavlarına hazırlandım ve kazandım fakat bu sefer de iş hayatı, İstanbulda tek başınasın ve ayakta kalmak zorundasın bu yüzden zorlu bir eğitim süreci oldu. Çeşitli ticari işlerle uğraştım. Sanatçıya verilen değer hiçbir zaman maddi anlamda tatmin edici değil. İnsanlar sanata değer vermeyince benim sanattan hayatımı kazandığımı da düşünmüyorlar. Aman ne olacak ki diyorlar. Ben de hiçbir zaman barlarda çıkıp söylemedim. Sanata her zaman daha özveriyle yaklaştım. Eğitime devam ettim ve ardından bir albüm yapmanın ne kadar zor olduğunu o zaman gördüm.O dönemlerde de çok zordu. Türkiye yeni bir krizden çıkmıştı, iş adamlarının sponsorluk anlamında destekleri yoktu. Açıkçası bu işin zorluğunu yaşadım. Zorluğu iyi ki de yaşamışım; artı anlamda çok şey öğretti aslında. Zor gününde insanları çok daha iyi tanıyabiliyor insan. İnsan düşmeye görsün derler ya biz düştük ve insanları gördük. Çok şükür sağlığımız sıhhatimiz yerinde, şu ana kadar yaptığımız işler ortada, amacımız belli.
Okutan ilk haberin hikayesini de şöyle anlattı;
İlk albümdü bu ve sırf tecrübe olsun diye kalkıştık buna. Ardından konserler başladı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile yaptığım çalışmalar ve İstanbulun çeşitli kültür merkezlerinde peşpeşe konserler vermeye başladım. Bunun yanında klip çalışması geldi, televizyonlarda yayınlandı. Ama devir çok değişti artık sanatçı kendi albümünü kendisi yapıyor. İkinci albümü Şahin Özer firmasından çıkardım. Albümü yaptıktan sonra Şahin Özere teslim ettim. Şahin Özer bunun dağıtımını ve promosyonunu üstlendi. Biz de elimizden geldiği kadar TV programlarına çıkarak tanıtımını yapmaya çalıştık. Ayrıca çekmiş olduğumuz klip çok farklıydı. Altyazılı kısa bir film çektik aslında Kemal Başbuğ ile birlikte. Güzel oldu, yayına girdi, 2 ay kadar yayınlandı. 5 ay önce Musiki Şifa isimli albümümüz İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür A.Şnin desteğiyle piyasaya sunuldu. Şifa müzikleri Osmanlı döneminde müzikle terapi üzerine araştırmalar yaptık Prof. Dr. Ruhi Ayangille beraber. 12 farklı makamdan 12 eseri dinleyicisiyle buluşturduk. Ne oldu? İş iyi olunca en iyi satan albümlerden oldu. Şifalı Müzikler.Ardından yaşadığımız yer İstanbul olsa da hepimiz gurbetteyiz den yola çıkarak Gurbet Türküleri konulu bir projem vardı. Bunu 7 Bölgeden 7 Tepeye Türküler isimli bir proje haline getirdik. 7 bölgeden İstanbula göç etmiş 2 ünlü sanatçıyı albüme aldık. Bunların arasında Bediha Akartürk, Duygu Koçak, ben ve başka sanatçılar da yer aldı. Bunun dışında çocuk şarkıları albümü eksikliği vardı ve 14 şarkıdan oluşan Çocuk Şarkıları diye bir albüm hazırladık. Tabi bunları Kültür A.Şnin bize vermiş olduğu destekle yapıyoruz. Maddi destek olmadan sanatçının üretmesi bir yere kadardır.
ACILARIN ÇOCUĞU DÖNEMİ BİTTİ AĞA ÇOCUĞU DÖNEMİ GELDİ
Okutan, Acıların Çocuğu dönemi bitti Ağa Çocuğu dönemi başladı diye bir yazı yazmıştı. Bizim yörede tanınmış bir ailem vardı. Benim ailemin yanında olduğum dönemde maddiyatla alakalı hiçbir problemim yoktu. Ta ki bu sevdanın peşinden 1999da evden kaçıp İstanbula gelene kadar… İstanbula geldikten sonra başladı parasal sorunlar çünkü o zamana kadar hiç paraya ihtiyaç duymamıştım o hep vardı.
Ama İstanbuldaki zor şartlar da ticareti öğretmiş oldu. Paraya ihtiyacım vardı ancak ailemden destek almayı düşünmedim bile. İstesem babam belki de yollardı. Ama kabul edemezdim. Zaten babamın da okuyup mühendis olacaksın demesi beni daha da uzaklaştırmıştı. Babam mühendis olmamı istiyordu. Ailem eğitime çok önem veriyordu benim bir büyüğüm endüstri mühendisi, biri işletmeci. Okuyan bir aileyiz, eğitime önem veren bir kentin insanıyız ki eğitimin bayramını yapıyoruz.
Okutan ayrıca, Cumartesi geceleri Şişhanede Şişhane Kebap diye bir mekan var, orda Muhabbet Akşamlarıkendi aramızda sevenlerimizle bir araya gelip çalıp söylüyoruz eğleniyoruz. Yeni anlaşmayı yaptığımız bir proje var. Pazar geceleri Kanal Tde kültür sanat içerikli bir programa başlıyoruz. 25 Nisanda İnşallah ilk programı yapacağız. Tuncay Okutanla türkülerimiz